Fotoğraf: Cemal Emden

Fotoğraf: Cemal Emden

Fotoğraf: Cemal Emden

Fotoğraf: Cemal Emden

Yanköşe: “Tek Göz Oda”

Kahve Dünyası’nın bu yıl hayata geçirdiği kâr amacı gütmeyen sanat platformu Yanköşe, açılışını 21 Eylül 2017 tarihinde Nermin Er’in Tek Göz Oda isimli çalışmasıyla yaptı. Kahve Dünyası Kabataş şubesinin duvarında konumlanan farklı renklerdeki 120 kuş evinden oluşan yerleştirme 16 Mart’a kadar görülebilecek. Yanköşe projesini ve “Tek Göz Oda”yı proje koordinatörü Nilüfer Şaşmazer ve sanatçı Nermin Er ile konuştuk.

Yanköşe projesi nasıl ortaya çıktı? Bize biraz Kahve Dünyası’nın bu güncel sanat projesinden ve sizin bu projeye nasıl dâhil olduğunuzdan bahseder misiniz?

Nilüfer Şaşmazer | Yanköşe projesi Kahve Dünyası’nın Kabataş’taki mekânının daha önce reklam alanı olarak kullanılan dış duvarını, güncel sanat çalışmalarına açma arzusuyla ortaya çıktı. Bu arzunun da temelinde İstanbul’da eksikliği hissedilen, kamusal mekân için özel olarak üretilmiş eserlere destek olabilme fikri yatıyordu. Fikir ortaya çıktığında bana eserlerin önerilme, projelendirilme ve gerçekleştirilme süreçlerinde yardımcı olma teklifi geldi; ben de türünün az sayıda örneği olması nedeniyle bu projeye heyecanla dâhil oldum.

Yanköşe’de yer alacak eserler için davet edilecek sanatçılar nasıl seçiliyor? Davet edilen projeler arasından jüri Yanköşe’de 6 ay boyunca yer alacak olan projeyi belirliyor; bu jüride hangi isimler var ve seçme kriterleri neler?

N.Ş. | Yanköşe’de yer alan ilk proje, Nermin Er’in “Tek Göz Oda” adlı çalışması, Kahve Dünyası yönetim kadrosundan Dilara Altınkılıç Kutmangil ve Kaan Altınkılıç ile birlikte bu ilk projenin jürisinde yer alan küratör Fulya Erdemci, sanat yazarı Evrim Altuğ ve tasarımcı Bülent Erkmen tarafından seçildi. Ben de etkinlik koordinatörü olarak bu seçim ve üretim sürecinde kolaylaştırıcı bir rol üstlendim. Çalışmayı seçerken jürinin dikkate aldığı en önemli nokta, projenin Yanköşe’nin şehirdeki yerine uygunluğu, bu noktadan geçen insanların sanatla ilişkilenebilme potansiyeli ve prodüksiyon anlamında fizibilitesi oldu.

Yanköşe’nin Nermin Er tarafından tasarlanan ilk projesi 21 Eylül’de açıldı. “Tek Göz Oda” İstanbul Bienali’nin de bir parçası olarak sergileniyor. En başından itibaren bienal teması ile paralel mi yürüdü bu proje?

N.Ş. | Yanköşe’nin İstanbul Bienali’nin teması paralelinde bir esere yer verme gibi bir kaygısı yoktu; nitekim Nermin Er’in projesi de İstanbul Bienali’nin bir parçası olarak üretilmedi. Bienal ile eşzamanlı olarak gerçekleştirilmesi daha ziyade, neredeyse tüm diğer sanat etkinlikleri gibi sezonun açılış dönemine denk gelmesi ile ilgili ancak elbette bienalin temasıyla komşuluk, müşterek yaşam gibi kavramlar üzerinden ortak noktalara değiniyor.

Bu projenin ne kadar süre devam etmesi planlanıyor? Bundan sonra Kahve Dünyası’nın köşesinde sanat ile karşılaşmaya devam edecek miyiz?

N.Ş. | Yanköşe şu an çok taze bir proje ve mekâna özel üretilmiş ilk çalışmayı ağırlıyor. Bölgede devam eden kentsel düzenleme projeleri sonlandığında çok daha fazla sayıda izleyiciyle buluşacak bu alanda Kahve Dünyası Yanköşe projesi kapsamında yeni çalışmalara yer vermeye devam etmeyi planlıyor.

“Tek Göz Oda” fikri ve ismi nasıl ortaya çıktı? Bize biraz bu projenin hikâyesini anlatır mısınız?

Nermin Er | Yanköşe projesi için düşünmeye başladığımda, kamusal alanda yer alacak bu projenin izleyiciyle geçtiği ilişkide söyleyeceği bir sözünün olmasını istedim. Bunun üzerine yaygın haliyle bir ikon olan kuş evlerinden oluşan bir patern yaratma fikrini geliştirdim. Yaşamın, tüm canlılar için temel ihtiyaçlarından biri olan barınma ile ilgili bir isim düşündüm; “Tek Göz Oda” böyle ortaya çıktı.

“Tek Göz Oda”da “Yaşam hakkı ellerinden alınan kuşlara bir alan açmak”, onlarla birlikte yaşadığımızı hatırlatmak da amaçlanıyor. Kuşların kenti terk ettiğini mi düşünüyorsunuz yoksa kuşlar bir metafor mu?

N.E. | Hızlı kentleşme anlayışı insanın faydasına gibi görünse de bunun böyle olmadığına, insanın diğer canlılarla beraber daha anlamlı bir hayat sürebileceğine inanıyorum. Bana kalırsa çoğu zaman farkında bile olmadığımız kuş sesleri, insan psikolojisine ciddi oranda faydalı. Sadece kuşlarla değil, tüm canlılarla ortak bir hayatı paylaştığımızı unutmadan, yan yana yaşayabilmenin yollarını bulmalıyız.

“Tek Göz Oda”ya baktığımız zaman ritmik bir düzende dizili, aynı ölçülerde, belli renklerde kuş evleri görüyoruz. Bu ölçüler ve renklerin belli bir amacı var mı? Bu çalışmanın kuşlar için bir toplu konut olduğu söylenebilir mi?

N.E. | Konusu itibarıyla yerleştirmenin gri şehir dokusundan ayrılabilir olmasını istedim, bu yüzden renkli birer piksel gibi görünen evlerin bir patern oluşturması için çalıştım. Ölçüleri çıkarırken, kuşlarla ilgili çalışmalar yapan kişilerle konuştum; kuşlar için yaptıkları ev örneklerine baktım, ölçüler aldım. Bu projenin ilk amacı, yaşadığımız kenti paylaştığımız canlılardan kuşlara dikkat çekmekti, 6 ay burada kalacak bir çalışma olduğu için önce görünürlüğü çalıştım ama daha sonrasında kuşların yaşamasına ve yuva yapabilmesine imkân verebilecek şekilde üretildiler. Üretim sırasında ölçüleri, hava delikleri, mümkün olduğu kadar doğal malzeme kullanılması gibi detayları göz önüne aldık. Kuş evleri, fazla sayıda ve yan yana olunca bir toplu konut hissi çıkıyor evet, aslında burada amaçlanan da sayılarının az olmamasıydı.

Bu proje için nasıl bir ön çalışma yürüttünüz, kuşlarla ilgili araştırmalar yaptınız mı?

N.E. | Kişisel ilgi alanlarım arasında kuşlar ve diğer hayvanlar da var ama tabii ki böyle bir proje yaparken bu konuda bilirkişilere de danıştım. Bu kişiler arasında, Doğal Hayatı Koruma Derneği’nden insanlar da var, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden öğretim görevlileri de, Eminönü’ndeki kuşçular da…

“Tek Göz Oda”da kuş evlerine kuş cıvıltıları da eşlik ediyor. Bu seslerin projedeki rolü nedir? Bu sesler bu çalışma için özel olarak mı toplandı, belli bir kuş türüne mi ait?

N.E. | Bu sesler daha çok sokaktan geçen insanların kafasını o yöne çevirmek ve tabii işin görseline yaptığı katkı için var. Yuvaların şimdilik hayali kullanıcıları olan küçük kuşların seslerini bulup kısa bir ses editi gerçekleştirdik.

Daha önce kamusal alanda bir çalışmanız olmuş muydu? Nasıl bir deneyim oldu sizin için?

N.E. | Daha önce bazı iç mekânlarda yine insanların yaşam alanının bir parçası olan duvar uygulamalarım oldu. Bunun dışında bu sene Cappadox Festivali kapsamında, Kapadokya’daki farklı açık alanlarda, insanlarla etkileşime izin veren; toprak, nehir gibi doğa unsurlarını dinlemeye imkân veren “Dinle” isimli bir seri heykel yerleştirmem oldu. Bu heykeller insanlara temas eden, izleyicinin isterse kulağını dayayarak işe dâhil olabildiği işlerdi ancak orası da belirli bir sergi izleyicisi rotasındaydı. “Tek Göz Oda” bu bakımdan farklı diyebilirim, çünkü bu projede beklenmedik bir karşılaşma sonucunda yoldan geçen insanın gündelik hayat ritminde bir kırılma oluyor, bu da çok heyecan verici bir deneyim benim için.

Kamusal alanda sanatın getirdiği bazı zorluklar da var. Bir süredir sergileniyor bu iş; şu ana kadar nasıl tepkiler aldınız insanlardan ve kuşlardan?

N.E. | İnsanların karşılaşmalarından gelen tepkiler çok mutluluk verici; paylaşımlar, söyledikleri sözler de aynı şekilde… Henüz projeyi kurarken, insanlardan gelen ilk tepkileri izleme şansımız oldu, sert konturları olan şehir dokusunu bir noktada kıran renk ve form yüzleri gülümsetiyordu, kamusal alanda bir projeyle karşılaşıp hemen yaklaşılması sevindirici oldu. Kuşların tepkilerini henüz bilmiyorum umarım onlar da sever ve benimserler.

Peki, bu projeden sonra kuş evleri nereye gidecek?

N.E. | 6 aylık proje süresi dolunca bu evleri İstanbul Orman Fakültesi’ne bağışlayacağız. Onlar bir kısmını okulda tutacak, bir kısmını da doğaya dağıtacaklar. Şimdiden burada büyüyecek, önümüzdeki baharlarımıza güzel ötüşleriyle, kanat çırpışlarıyla katılacak kuşları hayal ediyorum.

DİĞER HABERLER biozetgayrimenkul.com